BÖLÜM 2
-Amedeo Modigliani , Yahudi kökenli heykel - resim sanatçısı. Modigliani'nin çoğu eserinde , çizdiği kişilerin (genelde kadınların) gözlerini çizmez , çizemez. Gözler ruhun aynasıdır çünkü. Gözler yaşayan hüzün tablosudur. Gerçekliği böylesine yansıtan dünya üzerinden hiçbir şey yoktur.
Güneş ile tanışma hikayemiz tüm insanlığı 2 yıl evlerine hapis ettiği , insanın insana olan tahammülün kalmadığı virüsün Vuhan Eyaletinden konteyner ile ülkemizi işgal etmesi ile başladı. (şakaydı , Güneş ile aramızda geçen bir replik , onu ilerleyen zamanlarda belki anlatırım) . Berbat bir dönem olmasına rağmen güneşli günler gelecekti. Böyle bir dönemde Güneş ile sosyal medya üzerinden tanıştık , detay vermiyorum kendisi alanında iyi bir yöneticidir. İçim nasıl kıpır kıpır hikaye atsam da hikayeme cevap versin diye evin içinde şekilden şekile giriyorum . Nihayet 100 fotoğraf arasından birisini şeçmiştim ve profilimde paylaşmıştım . Ama nasıl kiloluyum ya , arada Güneş benimle dalga geçerdi. '' Ben senin içindeki o cevheri gördüm. Seni ilk gördüğüm zamanlarda içinden 2 tane rainluluu çıkardı .''
Dm'den aradığım cevap mı gelmişti , beğendi mi ateş mi attı hatırlamıyorum :D yapar sever öyle şeyleri zıpır adam. Konuşmaya başladık ilk konuşmamız iş üzerineydi kendisi yurt dışından bir şey getirecekti resmi süreçler hakkında fikrimi almıştı. Küçük küçük kendimizi tanıma yolunda ilk adımlar atılıyordu. İçimde huzursuz edici ama deli gibi onu tanıma isteği vardı. Karşıdan bizi görseydiniz ikimiz o kadar ayrı , o kadar her şeyi ile zıt insanlardık kiii. İçimden de diyordum benim gibi böyle entel ,dantel , oryantel bir insanın bu adamla ile ne konuşabilirdi , müzik desen yoktur , sanat desen yoktur , felsefe desen yoktur konuşabileceği tek şey belki siyasidir. Bir önyargıya kurban gitmiştim . Ben bilmiyordum ki başıma nelerin geleceğini.
O tanıma isteğim her gece kudurtuyordu beni , ne yazıkki dışarı çıkma yasakları başlamıştı götümüzü bile kıpırdatamıyorduk. Birkaç telefondan mesajla sabahlanan günlerin ardından buluşma teklifi gelmişti. Her şey istediğim gibi gidiyordu heleki o ilk sohbetlerimiz yarın iş olmasına rağmen sabaha kadar devam ediyordu. Baktım ki adamda cevher çok parlat parlat piyasaya sür.
Emirgan Korosuna gidelim mi, dedi. Hayatımda hiç gitmemişim zaten siktiğimin yerinde 4 yıl üniversiteyi şehir dışında okumuştum. İstanbul'a nasıl hasretim nasıl hasretim. Taki pandemi kaynaklı üniversiteler uzaktan eğitime başlamıştı. Yolladılar bizi yallah kürkçü dükkanımıza. Evimde misafir gibiydim , ailemle aramdaki bağlar zayıftı , arkadaşlarımın hepsi (bilerek seçmişim sanki ) Türkiye'nin SeferiHisarı gibi hepsi 2-4 saatlik mesafedeler.
Buhranlarım başlamıştı. Ailem çil yavrusu gibi dağıldı , bende o dönemlerde yalnız yaşıyordum. Hatta tırlatmamak için bir kedi sahiplenmiştim ( Luna , sarman). Düşünmemek için kendi içime döndüğüm sürekli farklı uğraşlarımın olduğu ( karakalem , heykel , kolaj , deli gibi kitap okuyordum ) o zamanlarda bütün bu içşel dönüşümün ardından Güneş ile konuşmak bana daha cezbedici geliyordu , enerji sarf etmeden tüm dünya ile bağlantımı koparabiliyordu. En önemlisi telefonun ekranına bakıp saatlerce gülümseyebiliyordum. O dönemler aradığım buydu.
''Uçurumun kenarındayım, Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır.''
Hayallerimi süsleyen Alice Harikalar Diyarımın , çılgın şapkacısıydı. Sihirli değneğini uzattı bana ''Değiş Rainluluu'' dedi tüm dünyam, tüm o hayallerini kurduğum diyarım ve benliğim değişmeye başlamıştı. Blues Jazz dinleyen kadın oldu mu sana Şiwan Perverler , Hacolar , Ahmet Kaya , Müslüm Gürses. Konuşma tarzım , üslubum her şeyimle. Ama ben onunla kurduğum samimiyeti ve yakınlığı kimse ile kurmamıştım. İyice manyaklaştım evin içinde sürekli şaçma salak hareketlerimi dizginleyememeye başladım. Beni tanıyan herkes bu durumun farkındaydı.
Gözlerinin içi gülüyor Rain.
Emirgan'a dönelim rainnnn.
+Emirgan sahilde buluşalım mı ?
-Olur olur ama nasıl dışarı çıkacağız biliyorsun yasaklar var.
+O iş bende ben halledicem sen bana tc ni isim soyismini ver bakalım
(kızımmmmmmm adam +1 aldı , 3-0 önde) Bende saf kuzum tüm şeceremizi adama döktük. Hayır soyağacımı istese onu bile çıkartıp vericim. İşte benim güzel kızım en başındannn öyle güven vermiş , öylesine celladına boynunu teslim etmişşin ki hiç bir sakınca görmeden her şeyini paylaşmışsın.
Güneş'im izin belgesi çıkartmıştı. Evde uzun bir süre gardırobumla kavga dövüş ettik sonra evden çıkabilmiştim. Metrobüse elimi kolumu sallaya sallaya gidiyordum. Herhangi bir çeviren bir polis olursa alnım ak , gögsüm önde bayrak gibi sallayabilirdim belgemi. Loserlar :)
Çok iyi hatırlıyorum krem renkli dizimin biraz üstünde kalem etek giymiştim üstümde dantelli askılı ve ayağımda 10 cm platformlu class but not classy sandalet giymiştim. Zincirlikuya geldim , ordan arabasıyla alacaktı beni. Heyecan yoktu normal sıradan bir arkadaş işte , zaten salak şaçma konuşup eve gelecektim diye içimden geçiriyordum. Arabadan o yakışıklıyı gördük gözlüğünü takmış , siyahlara bürünmüş resmen Deli Yüreğin Kenan İmirzalıoğlu. Bir 3-5-10 dkk stüdyoda gergin anlar. Naber napıyorsun faslı geçtikten sonra Beşiktaş tarafından Emirgan Korosuna geçecektik fakat ; sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen trafik leşti. Tekrar kendi kendime konuşmaya başladım bu yol nasıl bitecek , ne konuşucam... derken o Beşiktaş yolu nasıl bitti biz hangi ara Emirgan'a geldik hiçbir şey hatırlamıyorum. Konuşmalar çok güzeldi , keyif alıyordum , her şeyden önemlisi gülüyordum birlikte gülüyorduk. Aynı enerjiyi onunda aldığına emindim.
Hava çok güzeldi mayıs ya da haziran ayındaydık , arabadan inip temiz hava alalım dedik belki açık bir yer buluruz bir çay içeriz. Hala şuan da tam olarak neredeydik hatırlamıyorum , ağaçlı yollardan geçtiğimizi , kafelerin olduğu ama açık olmayan mekanların önünde deniz kısmına gelmiştik. Güneş çay almak için bir yer bulmuştu , çayları tam alıyordu kasadaki adam -sadece nakit geçiyor, demesiyle Güneş düşünüyordu - kart geçmiyor mu ?
Şans ben fak fakir benim de yanımda nakit vardı ordan ödemiş olduk , fırsat mı fırsat şey dediğimi hatırlıyorum.
- Çay borcun oldu , bir sonrakiler senden.( İçimden o cin gülüşümü seslendiriyorum :d )
Boğaza karşı çayımızı yudumlarken neler düşünmedim ki , şurda şöyle evim olsun boğazın altında ismimin yazılı pankartlar mı , tekne turlarında elimde kokteyim ile dans etmek...
Birbirmize kişisel sorular sormuyorduk ne ben mesleğini sordum , ne de hayatını. Neler konuştuğumuzu da hatırlamıyorum ( her zaman olduğu gibi ) Güneş ve anılarını dinliyorduk. Sıkılmıyordum sarıyordu sohbeti.
Biraz önce yazarken modum düştü sanırım , hikaye atmış -Peki şuan bir cevap verme hakkın olsaydı kime ne söylemek isterdin ?
Gerçekten 50k küsür takipçinin kime ne söyleyeceği umrunda mı ? İşte bu ilişkide bundan bitti sanırım. İlişki bittikten sonra kaliteniz ne yazıkki bu sosyal medyadan çok net belli oluyor. Öyle bir boşluğa düşersiniz ki yılana bile sarılırsınız. Konuşmak mı derdinizi gidin taşa toprağa dökün ama böyle boş işlere girmeyin. İnsanın insana hasreti böyle geçmez. Çok mu merak ediyorsun kim kime ne söylerse söylesin amık. Bak yine bileylendim. Her yerde görünür olmak için şu kullandığınız sosyal medyalarınızı da görmek istemiyorum sizi de görmek istemiyorum.
Sanırım onca yazdığım ve bende duygularımı tekrar canlandıracakken , heyacanımı paylaşırken bir anda kendimi nefret ederken buldum Sanırım hiç başlamamalıydım böyle bir yazıya. Bu sondu.
Haluk Levent - Bazı Günler
Bazı günler çok mutsuzum
Bazı günlerse huzursuz
Ama sen bilsen yine sonun yok
Belki yalnız savaşırım
Belki de yapayalnız bir ben
Tükeniyorum haberin yok
Yukarıdaki tabloya gelecek olursam , ben çok geç fark ettim , çok geç tanıdım karşımdaki insanı. Kirpiklerimle teninde resmini çizdiğim adamın , gözlerini çok geç karaladım. Bildiğim tek bir şey vardı. Hayatın silsesini yemiş insanlar o bakışlardaki hüznü görebilirlerdi. Biz içimizdeki eksikliği anahtar kilit ilişkisine benzetirken.Aslında o boşluk ve eksiklik bir insan ile kapanmıyormuş gözlerdeki keder her zaman orda saklı kalırmış. Kime ne yalan anlatıyoruz. Biz bunu anlamıştık. Çok başka hayat hikayelerimizde bir olmak için verdiğimiz uğraşta perişanca yenik düşmüştük.
Yorumlar
Yorum Gönder